28 Şubat 2009

David'i Lynch Etmeyelim!

David Lynch'le ilk olarak İkiz Tepeler ile tanıştım. Televizyon tarihinin "mihenk taşları"ndan olarak adlandırabileceğimiz bu diziyi o zaman bir lise öğrencisi olarak Pazar akşamları uykusuzluk çekmek pahasına heyecanla takip ederdim. Magic Box Star 1'in son bölümü yayınlamama nedenini hiçbir zaman anlayamasam ve o dönemde hayal kırıklığına uğramış olsam da sonraları bu olayı da David Lynch film anlayışı içerisinde değerlendirerek, önemli olan sonuç değil felsefesiyle pek fazla da önemsemedim. Beni her bölümde heyecandan heyecana sürüklemiş, "Laura Palmer'ı kim öldürdü?" sorusunun çok ötesinde başka boyutlara götürmüştü bu dizi. Hayatımın son 5 senesinde önemli bir yeri kaplayan Lost'u da sonunda ne olacağından çok her bir bölümün beni nereye götüreceğini düşünerek seyretmemi de David Lynch'e borçluyum sanırım biraz! (Yine de bu sonunda aynı hayal kırıklığını yaşamak isteyeceğim anlamına gelmiyor, aman yapımcılar lütfen!)

İkiz Tepeler'den sonra seyrettiğim her bir David Lynch filmi de içimde benzer bir duygu uyandırmıştır. Filmden keyif almanın vermiş olduğu tatminin yanında neden keyif almış olduğumun, tam olarak da ne anlatmış olduğunu anlayamamanın verdiği hafif huzursuzluk ve boşluk... Lynch severler ikiye ayrılır bana göre. O keyfi alıp filmin anlamını çok da kurcalamayanlar, filmden keyif alıp anlamamanın verdiği tatminsizliği yaşayanlar, bu boşluğu yaşattığı için adamı "Lynch" etmek isteyenler... Çok ortamda gündeme gelmiştir yönetmenin filmleri, sonuç hep aynı kapıya çıkar, saygı duyarız hep beraber yaptıklarına, ama ne anlatmak ister? Bir amacı var mıdır? O kadının aynadaki görüntüsünün altında yatan nedir? Cüce ne söylemek ister aslında? Kırmızı perde neyi ifade eder? Kimse bilmez...


Bugün
!f Ankara Film Festivali'nde izlediğim Lynch: Behind The Curtain belgeseli beni uzun zamandır tam olarak tatmin eden ilk David Lynch filmi olma özelliği taşıyor (O kadar rahatladım ki Lynch çekmemiş olmasa da kendi kişisel tatminimi yaşamış olmanın verdiği heyecanla David Lynch filmi olarak adlandırmak istiyorum ben bu yapıtı izninizle:))

Bütün filmleri için genelleme olmasa da kimi zaman kendisinin de ne yaptığının ve filminin sonunun nereye gittiği hakkında hiçbir fikri olmamasına o kadar sevindim ki! Mesela film çekilirken ortalarında film ekibinden şöyle taleplerde bulunabiliyor: "Bir tane 16 yaşında tek bacaklı bir kız, bir tane 23 yaşında Japon bir kız, yok yok Avrasyalı olsun, 23 yaşında Avrasyalı bir kız, bir de evcil bir maymun bulun bana"!!! Bu belgeselden önce son filmi
Inland Empire'ı (belgesel bu filmin çekimleri sırasında çekilmiş ve ağırlıklı olarak filmin çekimleri sırasındaki David Lynch'i aktarıyor) seyretmiş olsaydım büyük ihtimalle 23 yaşındaki Avrasyalı kızın anlamını bulabilmek için saatler süren tartışmalara girecek, oradan diğer sembollerin önemi hakkında konuşacak ve hiçbir sonuca varamadan sohbetimizi noktalayacaktık arkadaşlarımla...

Bizi bu sonu gelmez tartışma ve polemiklerden kurtardığı için bir kez daha teşekkür etmek istiyorum belgeselin yapımcılarına! Her şey bir yana
David Lynch'i anlamaya (tam olarak anlayamasak da her şeye rağmen sevmeye:)) ve bir kez daha sanatın ve sanatçının önemini görmeye yardımcı olduğu için bu belgeseli tüm Lynch severlere tavsiye ediyorum. Ve de ilhamın, yaratıcılığın ve sanatın acı çekerek gerçekleşeceğini düşünenlere bunun aksine, tüm bunların mutlu zamanlarda ve kendimizi iyi hissetiğimiz anlarda gerçekleşeceğini söyleyen David Lynch'e sırf bu motivasyon kaynağı için bir kez daha teşekkür ediyorum...

6 yorum:

Popdater dedi ki...

David Lynch bir destinasyon değil, bir yolculuktur.. Çok güzel yazmışşsın Afro..

Güçlü dedi ki...

Lynch'i anlamak yönündeki anlamsız beklentime son verdiğin için teşekkür ederim, afro....
Sana zahmet, bir de "speys odisi 2001" i açıklarsan, bu dünyadan gözlerim açık gitmem!

Basak dedi ki...

Afrocan; ben de rahatladım, ne yalan söyleyim. Son dönem karşıma çıkan (yazılı-görsel ya da insan) herşeyden aynı mesajı alırken büyük usta'dan da aynı şeyleri duymak ayrıca keyif verici oldu.

Brajeshwari dedi ki...

Afrom,
ne güzel yazmışsın.Bu belgeseli izlemediğim için pişmanlık duydum hatta..Yeni yazılarını heyecanla bekliyorum.Kıvırcık saçlarından öpüyorum...:)

Hoşgeldin..

afrodelfino dedi ki...

Sevgili Popdater, Güçlü, Başak ve Brajeshwari;
Ben de size teşekkür ediyorum, sayenizde blog dünyasında ilk adımlarımı atıyorum ben de:))
Yeni yazılarda görüşmek üzere!!

Alev dedi ki...

Yani ne yalan söyleyeyim ben de bu yüzden David Abi'nin filmelerini çok seviyordum. Öyle anlayacağım diye de kasmıyordum. Heyecanlanıp, gerilip, korkup veya gülüp keyfini çıkartıyorum filmlerinin. Duygularıma tercüman olmuşsun, sağol.

Sanatın ve sanatcının dostu Afrodelfino.